ÖDEV YAPMA DENKLEMİNDEN GELİŞMİŞ BİR TOPLUMA
Öğrencinin ödev yapması çok bilinmeyenli bir denklem. Öğrencinin karakteri, azmi, yeterliliği, yetiştirilme tarzı, psikolojisi, gayreti, motivasyonu, yönlendirilmesi, çevresi gibi unsurlar bunda önemli bir yere sahip.
Yaşam koşulları iyileştikçe öğrenci zahmet ve gayretten uzaklaşıyor. Zahmet çekmeden yaşamaya alışmış bir çocuğa bir noktadan sonra ders çalışma sorumluluğu yüklenince sorumluluk almaya alışmamış bu birey, çalışmaya direnç gösteriyor. Buna bir de anne babanın kendi çocukluğundan örnekler vermeleri eklenince çatışma kaçınılmaz oluyor. Biz senin kadarken şöyleydik, böyleydik, böyle çalışırdık, şöyle yapardık vs. Zaman ve şartlar değiştiği için ebeveynin kendi çocukluğundan kesitler sunması maalesef bir işe yaramıyor.
Sonra da eti senin kemiği de senin gibi ifadelerle sorumluk ve süreç tamamen eğitimcilere yüklenmeye çalışılıyor. Oysa eğitimcinin yapabilecekleri sınırlı. Yıllarca hatalı rol model ve hatalı yaklaşımlarla kemikleştirilen çocuğun karakteri ve düşüncesi eğitimcinin/ eğitim koçunun sınırlı zamanıyla nasıl değiştirilebilir , dönüştürülebilir.
Peki sonuç olarak çözüm ne olmalı? Veli çocuğunun değişimini isterken işe kendini değiştirmekle mi başlamalı yoksa şehrin en iyi eğitim kurumu veya hocalarına mı teslim etmeli çocuğunu? Yoksa eğitim sürecini tamamen çocuğuna mı bırakmalı? Aslında her ne yapılacaksa denge politikası izlenmeli ve hiçbir şeyi dayatmadan her şey üslubunca halledilmelidir.
Belki de bir evde ders çalışmama yüzünden yaşanan sorunlar, ailenin çocuğunu tam olarak tanıyamamasından kaynaklanıyor. Çocuğun bu hayattan veya velisinden isteği, beklentisi ne? Bu konu veliyi ilgilendiriyor mu? Velinin istediği aslında net. Çocuğum okusun iyi yere gelsin. Bunu sağlamak için çocuğa sunulan imkanlar çoğunlukla öğrencinin istediği puanı alamamakla sonuçlanıyor. Çünkü alt yapısı, donanımı, hevesi, isteği olmayan bir öğrenci aile baskısıyla bir başarı elde edemiyor.
Bir balıktan ağaca çıkmasını, bir kuştan da yüzmesini isteyemeyiz. Her çocuğun mutlaka başarılı olacağı bir alan vardır. Onu yakalayıp ona yatırım yapılsa daha mutlu bireyler yetişecek ve çalıştığı meslekte başarıyı yakalayacak insanlar yetişecektir. Her insan okuyacak doktor olacak diye bir kaide de yok.
Çünkü ülkemizde okumak, kendini yetiştirmekten çok hangi mesleğin ne kadar para kazandırdığına odaklanmış durumda.
Olayın bir başka boyutu da şu: Her istediğine ulaşma imkanı bulan bir öğrenci hangi geleceğin hayaliyle motive edilebilir?
Avrupa’da da her öğrenci istediğine ulaşabiliyor ama ders çalışmasında bizim kadar problem yaşamıyor. Çünkü bu noktada yetiştirilme biçimi ve eğitim sistemi devreye giriyor.
Ana Sayfaya Dön