SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLAR
Çocuklar, Suç ve Toplumun Sorumluluğu
“Her şeyi belirleyen ortamdır, insansa bir hiçtir.”
Coğrafya kader midir? Peki, doğduğun ev kaderinin yönünü tayin eder mi? Bugün birçok çocuğumuz, şiddetin, istismarın ve nefretin hâkim olduğu ailelerde dünyaya gözlerini açıyor. Zihinsel, fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimini engelleyen bir mahallede, köyde, kasabada ya da şehirde büyüyor.
Suçun içine doğan bu çocuklar, daha küçük yaşlarda bile suça sürüklenebiliyor. Ellerine silah veriliyor, ceplerine bıçak koyuluyor, bisikletleriyle uyuşturucu taşıtılıyor. “Sen küçüksün, ceza indirimi yapılır” denilerek töre uğruna silah temizletilen çocuk, yanlışlıkla kendi kardeşini vurabiliyor.
Türkiye’de “suça sürüklenen çocuk” kavramı, 2005 yılında yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile kullanılmaya başlandı. Bu kavram; çocukların bilinçli karar ve suç işleme niyetiyle değil, sosyal, ekonomik ve psikolojik nedenlerle bu davranışlara sürüklendiğini kabul eder. Çocuğu bir “suçlu” değil, korunması gereken bir hak öznesi olarak ele alır. Bu yaklaşım, çocuk hakları açısından önemli bir kazanımdır.
Çocukların gelişimsel özellikleri dikkate alınır, onların henüz karar verme ve muhakeme yetilerinin tam gelişmediği kabul edilir. Bu nedenle cezalandırma odaklı değil; destekleyici, koruyucu ve eğitici politikaların uygulanması gerektiği vurgulanır.
Türkiye’de Suça Sürüklenen Çocukların Durumu
Son beş yılda suça sürüklenen çocuk sayısı yüzde 170 arttı. Çocuk ve ergenleri ilgilendiren davaların sayısı hem Türkiye’de hem de dünya genelinde yükseliyor. 2020’de 47 olan çocuk sanık sayısı, 2024’te 127’ye çıktı.
TÜİK verilerine göre 2024 yılında suça sürüklenen çocuk sayısı, bir önceki yıla kıyasla yüzde 13 artış gösterdi. Çocuklara isnat edilen suçlarda ilk sırayı yaralama ve hırsızlık aldı.
Suça sürüklenen çocukların yüzde 40,4’üne yaralama,
Yüzde 16,6’sına hırsızlık,
Yüzde 8,2’sine uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma/satma,
Yüzde 4,6’sına ise tehdit suçları isnat edildi.
2024 yılında güvenlik birimlerine mağdur olarak gelen 279 bin 620 çocuğun 26 bini cinsel suç mağduru oldu.
Çocuk Koruma Kanunu ve Eksiklikler
2005 yılında kabul edilen Çocuk Koruma Kanunu, bugüne kadar 5 kez değiştirildi. Ancak başlangıçta kanunun koruyucu sistemle ilgili kısmı eksik bırakıldı. Suç işlediği iddia edilen çocuklarla ilgili esasların belirlenmesi, Türk Ceza Kanunu’na bırakıldı. Bu da kanunun etkinliğini zayıflattı.
2012 yılında yapılan değişikliklerle bazı meslekler sosyal çalışma görevlisi olarak atandı. Ancak bu uygulama uzmanlık alanında yanlışlıklara yol açtı. 2021’de yürürlüğe giren Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Yönetmeliği ile mahkemelerde görev yapan uzmanların yerine Adalet Bakanlığı atamaları getirildi.
Ahmet Minguzzi Olayı
14 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi, 24 Ocak’ta Kadıköy’de akranları tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Annesi Yasemin Akıncılar Minguzzi, 18 yaşından küçükler için öngörülen cezaların artırılmasını talep etti. Ancak uzmanlar, çocukları suça iten nedenlere odaklanılması gerektiğini vurguluyor.
Türk Ceza Kanunu’nun 31. maddesine göre; 15-18 yaş arasındaki çocuklara verilen cezalar, yetişkinlere kıyasla indiriliyor. Ancak Minguzzi olayının ardından çocukların yetişkin gibi yargılanmasını öngören düzenlemeler gündeme geldi. Bu durumun çok tehlikeli sonuçlar doğurabileceği belirtiliyor.
Çocukların Rehabilitasyonu
Çocukların yetişkin gibi yargılanması, suça sürüklenmeyi azaltır mı? Asıl sorulması gereken, çocukları bu sürece iten nedenlerdir. Devletin görevi, çocuğun yaşam koşullarını iyileştirmek, bireysel ve toplumsal riskleri azaltmak ve çocuklara sağlıklı gelişim fırsatları sunmaktır.
İskandinav ülkelerinde uygulanan model dikkat çekiyor. Çocuklar için insancıl koşullarda kurulan rehabilitasyon merkezleri, terapi imkânları, sanat ve meslek eğitimleri suç oranlarını düşürüyor. Norveç, tekrar suç işleme oranlarının en düşük olduğu ülke olarak gösteriliyor. Ancak bu sistemin maliyetli olduğu da biliniyor.
Kötülüğün Sıradanlığı
Çocuklar yalnızca ailelerinden değil; siyaset, medya, adalet sistemi ve toplumun genel işleyişinden de etkileniyor. “Mafya güzellemeleri” yapan televizyon dizileri, yanlış adalet anlayışlarını öven yapımlar çocukları özendirebiliyor.
Çocuğun neden suça sürüklendiğini göz ardı edip sadece cezalandırmaya yönelmek, adalet sistemine katkı sağlamaz. Çocukları rehabilite etmeden, topluma yeniden kazandırmadan verilen cezalar çözüm üretmez.
Çocuklar Geleceğimizdir
Bugün binlerce çocuk okul sıralarında değil, fabrika atölyelerinde ya da sokaklarda büyüyor. Kimisi koruma yurtlarında unutuluyor, kimisi mahkeme salonlarında yetişkin gibi yargılanıyor.
Çocuklar suçlu değildir; onları bu hale getiren koşullardır. Suçlu, çocuklara sahip çıkamayan sistemdir. Görmezden gelinen bu çocuklar, yarının kayıp kuşakları olacaktır. Oysa onlar bize Allah’ın emanetidir.
Geleceğimizi yok etmemek dileğiyle…
Nur KARABULUT
Ana Sayfaya Dön