Son Haberler
Siber Cephe: Kodlarla Yürüyen Savaş - Bizimeller 23 Gazetesi - Elazığ Haberleri

Siber Cephe: Kodlarla Yürüyen Savaş

Yazar: Nur KARABULUT | 24.09.2025
Modern zamanlarda yaşıyoruz. Artık savaşlar tanklarla, uçaklarla değil; bilgisayar kodlarıyla yapılıyor. Bu görünmez saldırılar, ekranların arkasında yürüyen yeni bir cephe açtı. Elektriğimiz, verimiz ve geleceğimiz tehdit altında. Savaşan aktörler aynı fakat cephe faklı.

Bu cephede devletler, düşmanlarının kritik altyapılarını hedef almak için bilgisayar ağlarını ve zararlı yazılımları kullanıyor. Bu yeni alanın adı siber savaş. Hedef düşmanın askeri gücünü zayıflatmak, istihbarat toplamak veya ekonomik çarklarını bozmak. Kabul etmeliyiz ki algoritmalar artık bir tank kadar güçlü.

Bir virüsten fazlası: Stuxnet’ten Ukrayna’ya
Siber savaş yeni ortaya çıkan bir kavram değil. 1990’ların sonunda Moonlight Maze adlı Rusya bağlantılı operasyon ABD’nin askeri sırlarının çalınmasına yol açtı. 2007’deki Estonya DDoS saldırıları devlet kurumlarını günlerce felç etti. Bu çağda günlerce internetsiz kaldılar.

2010’da ortaya çıkan Stuxnet virüsü ise İran’ın nükleer tesislerini bozarak, siber saldırının fiziksel yıkıma dönüşebileceğini tüm dünyaya gösterdi. Daha yakın zamanda ise Rusya’nın Ukrayna’nın elektrik şebekelerini hedef alması ya da Kuzey Kore’nin milyarlarca dolarlık kripto hırsızlıkları ya da Avrupa’daki havaalanı sistemlerinin çökmesi bize bu savaşın artık gündelik bir araç haline geldiğini gösteriyor.

Devletler Neden Siber Savaşı Tercih Ediyor?
Siber savaş; düşük maliyetli ama yüksek etkili olmasından dolayı tercih ediliyor. Tabi devletlerin modaya uygun ve çağı yakalamış görünmelerine de katkı sağlıyor da olabilir.

Bir DDoS saldırısıyla bir havaalanını felç etmek, bir füze atmaktan çok daha ucuz. Ayrıca saldırganı tespit etmek çoğu zaman imkânsız. Bu da devletlere “inkâr edilebilirlik” avantajı sağlıyor.
ABD–İsrail ekseninde yatırım, Rusya ve Kuzey Kore’den saldırı
Siber cephede bugün başlıca oyuncular ABD, İsrail, Rusya ve Kuzey Kore. ABD, yapay zekâ destekli savunma sistemlerine milyarlarca dolar yatırıyor. İsrail, teknoloji yatırımlarının yüzde 38’ini siber güvenliğe ayırarak “Cyber Nation” kimliğini kazanmış durumda.

Rusya, hibrit savaşın ayrılmaz parçası olarak siber saldırıları sistematik biçimde kullanıyor. Kuzey Kore ise kripto soygunlarıyla kendine hem para hem de istihbarat sağlıyor. Gelecekte saldırıların sadece bilgisayarları değil, yapay zekâ destekli ağları ve kuantum bilgisayarları da hedef alacağı bekleniyor.
ABD ve İsrail’de Yapay Zekâ Destekli Siber Güvenlik ve İstihbarat Girişimleri
Yapay zekânın gelişmesi ise hem siber savunma hem de saldırı yeteneklerini kökten değiştirdi. İsrail, bu alanda “küresel siber güvenlik lideri” konumuna yükselmiş durumda: sektör ülke içi teknoloji yatırımlarının yaklaşık yarısını çekiyor.

Startup Nation Central’a göre 2024’te İsrail’in özel sektör siber güvenlik yatırımları önceki yıla göre neredeyse iki katına çıkmış ve toplamda ABD’nin yüzde 40’ı seviyesine ulaşmış.

Dördüncü Savaş Mekânı
NATO’nun 2016 yılında Varşova Zirvesi’nde hava, kara ve denizden sonra siber alanı dördüncü savaş mekânı olarak tanımladı. Mesela; İsrail’in 8200 numaralı birimi, büyük veri ve yapay zekâyı gözetimde kullanıyor. Bu birim; mesajlar, konumlar ve iletişim kayıtları gibi casus verileri yapay zekâyla analiz ediyor.
Stuxnet saldırısıyla İran’ın nükleer altyapısını çökerttiler ama aynı İsrail, Pegasus yazılımıyla gazetecilerin telefonlarına sızdı. Gazze’de iletişim ağlarını çökertti.

Yapay zekâ destekli hedefleme sistemleriyle sivilleri hedef haline getirdi.
Teknoloji ilerledi fakat insan hakları yerinde saydı. Güvenlik için geliştirilen bu araçlar neden hep masumların üzerine dönüyor? Eğer güç bu kadar kontrolsüz kullanılıyorsa, etik ve hukukun nerede yeri var? Bu sessizlik, kimseyi rahatlatmıyor. Bir cevabımız yoksa, suçlu sadece teknoloji değildir.

Siber Savaş ve Dijital Casusluk Uygulamaları
Güncel savaşlarda yapay zekâ, askeri karar ve hedef tespit süreçlerinde rol oynuyor. AP Haber’e göre İsrail ordusu, Gazze ve Lübnan’daki operasyonlarda ABD’li teknoloji firmalarının bulut ve yapay zekâ hizmetlerini kullanarak istihbarat istifinden hedeflere ulaşmayı hızlandırdı.

İç belgelerin analizine göre, 2023’te Hamas saldırısı sonrası İsrail’in Microsoft Azure üzerindeki depolama kullanım miktarı yüzlerce kat arttı. Bu sistemler milyonlarca iletişimi inceleyerek “düşman hareketlerini” ortaya çıkarmaya çalıştı. Uzmanlar, bu durumun sivil kayıplar riski de barındırdığını uyarıyor.

İstanbul’da MI6 Gösterisi
Geçtiğimiz hafta ise İstanbul sıra dışı bir olaya sahne oldu. İngiliz istihbaratı MI6, İstanbul’da “Sessiz Kurye” adlı gizli iletişim uygulamasını tanıttı. Dark web üzerinden çalışan bu platform, casusların kimliğini gizleyerek doğrudan MI6 ile iletişim kurmasını sağlıyor.

Kullanıcılar özel tarayıcı, VPN ve anonim telefon kullanıyor; yani tamamen gizlilik sağlanıyor. Tam bir dijital casusluk vitrini. Neden İstanbul?
İstanbul’un seçilmesinin nedenleri arasında MI6 Başkanı Sir Richard Moore’un burada görev yapmış olması ve Türkiye’nin Rusya’ya yakınlığı var. Bu tanıtım sadece Türkiye’ye değil, tüm bölgeye verilmiş bir mesaj niteliğindeydi.

“İngiltere de siber casusluk yarışında aktif.”
Görünmez Savaşın Görünür Sonuçları
Devletler bu tehdide karşı farklı stratejiler geliştiriyor. ABD–İsrail iş birliği milyarlarca dolarlık yatırımlarla güçlenirken, Türkiye millî yazılımlara ve yerlileşmeye yöneliyor. Ulusal güvenliğe yapılan yatırımın maliyeti de haliyle artıyor.

Siber savaş sadece devletlerin değil, bireylerin de sorunu. Güçlü şifreler kullanmak, yazılımları güncel tutmak ve siber farkındalık eğitimi almak hepimizin görevi.
“Benimle ne ilgisi var?” diye sorabilirsiniz. Unutmayalım ki; siber savaş sıradan insanların bilgisayarları üzerinden de yürütülüyor. Siber savaş, 21. yüzyılın görünmez cephesi. Devletler için güç mücadelesi, bireyler içinse güvenlik ve mahremiyet sınavı.

Banka hesaplarının boşaltılması, sosyal medyada bilgi manipülasyonu ve günlük hayatı felç eden hizmet kesintileri aslında hepimizin yaşamına dokunuyor. İşyerinizden çıkarken sadece kapıyı kilitlemeniz artık yetmiyor. Bir tıklamayla bir şehir karanlığa gömülebiliyor ya da milyonlarca insanın verisi tek hamlede çalınabiliyor.

Asıl sormamız gereken soru şu: Kodlarla çizilen bu yeni dünya haritasında, biz nerede yer alıyoruz?
Nur KARABULUT
Ana Sayfaya Dön